Tarih Bölümünün Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103. yıl dönümünde düzenlediği Varoluş Destanı Çanakkale’yi Anlamak adlı panelde, Çanakkale’nin dinamikleri ve bugüne yansımaları konuşuldu.
Üsküdar Yerleşkesinde düzenlenen panel, Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun moderatörlüğünde, Doç. Dr. Hasip Saygılı ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa Göleç’in konuşmalarıyla gerçekleştirildi.
Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, bugün Afrin’deki ruhun 103 yıl önce Çanakkale’deki ruhun bir yansıması olduğunu, bu nedenle bu yılki anmanın tarihe şahitlik etme anlamında çok önemli olduğunu kaydetti.
Osmanlı “bitmiş bir savaşa” dâhil oldu
Çanakkale’yi analiz etmek için önce Birinci Dünya Savaşı’nın dinamiklerinin iyi anlaşılması gerektiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Mustafa Göleç, savaşı idare eden generallerin yaşlarına dikkat çekti. Savaşın başında general sınıfının 1850’ler kuşağı subaylarından oluştuğunu, muharip orduların komuta kademelerinde 60’larının ortalarına yahut sonuna gelmiş generallerin bulunduğunu söyleyen Göleç bunun tek istisnasının henüz 33 yaşında bir askerin Başkumandan Vekilliği vazifesini deruhte ettiği Osmanlı Devleti olduğunun altını çizdi.
Birinci Dünya Savaşı’nın temelde İngiliz kapitalizmi ile Alman milli iktisadı arasında bir çatışma olduğunu, Osmanlı Devleti’nin ise bu büyük savaşa çeperlerinde müdahil olduğunu savunan Göleç, sadece savaşın kronolojisine dikkatli bir bakışın bile burnumuzun ucunda durduğu halde göremediğimiz kimi apaçık gerçekleri görmemize imkân vereceğini ifade etti. Harbin genellikle sanıldığı gibi Haziran 1914’te değil Almanya’nın Belçika’yı işgaliyle Ağustos 1914’te başladığına işaret eden Göleç, Belçika’nın beklenmedik direnci yüzünden Paris’e ilerleyişi geciken Alman ordularının Fransa içlerine ilerlerken Eylül ayında Marne’da durdurulmasının Alman savaş planının başarısızlığa uğraması anlamına geldiğini belirtti. Schlieffen Planına göre Almanların Eylül 1914’te yenilgiye uğradığını ve Paris’i kuşatma hedefinden vazgeçip önemli miktarda askeri gücünü Rus işgali altındaki Doğu Prusya’ya kaydırdığını bildiren Göleç, “Savaş Eylül 1914’te Marne’da bitiyor aslında, bundan sonrası uzatmadır, bir başka ifade ile dört yıl sürecek yeni bir savaştır, Osmanlı Kasım 1914’te aslında bitmiş bir savaşa dâhil oluyor.” diye konuştu.
Dr. Göleç sözlerini şöyle tamamladı: “Birinci Dünya Savaşı 20. Yüzyılın senaryosunun yazıldığı andı. Bu asırda ne olup bittiyse kökenlerini bu savaşta bulmak mümkündür. Bizim bu yüzyıldaki başardıklarımız ve başaramadıklarımız da Birinci Dünya Savaşı’nda yaptıklarımızın ve yapamadıklarımızın hasılasıdır.”
“Çanakkale asla küçümsenemez”
Doç. Dr. Hasip Saygılı Çanakkale’ye taşıdığı maneviyat perspektifinden baktı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonucu itibariyle özellikle Çanakkale’de Osmanlı askerinin boşuna bir çaba gösterdiği gibi son dönemlerde bazı görüşlerin dile getirildiğini kaydeden Saygılı, bu görüşlerin o gün yaşananları hiçe saymak olduğunu, Çanakkale’nin asla küçümsenmeyecek bir zemin sunduğunu ifade etti. Saygılı, “Askerin direnmesi, vatanı canhıraş bir şekilde savunması, bugün üzerinde yaşadığımız zemini bize bahşetti. Bu asla küçümsenecek bir şey değil. Çanakkale, Milli Mücadele’yi yapan her kesimden insanın, bütün milletin yetiştiği bir mektep oldu.” dedi.
Çanakkale’nin insanlar üzerindeki manevi etkisi ve savaşta meydana gelen bazı akıl üstü olaylara yönelik açıklamalarda bulunan Saygılı, irrasyonel olarak tanımladığı, milletin manevi kuvvetlerini harekete geçiren bu olayların bazı kesimler tarafından hurafe olarak adlandırılmasının yanlış olduğunu dile getirdi. Seyid Onbaşı’nın takatinin üzerinde ağırlıktaki bir mermiyi kaldırmasının tüm ölçüleri aştığını kaydeden Saygılı şöyle devam etti:
“Bunları küçümseyemeyiz. Bu şunun yerine geçmez: Allah’a sığındık mı her şeyi hallederiz. Hayır, tedbiri almak kaydıyla Allah’a sığındık mı her şeyi hallederiz. Üstelik irrasyoneller sadece bizim ordumuzda gerçekleşmedi. İngiliz ordusunda da çok konuşulan örnekleri var. Mesela bir taburun bulutlara karıştığı söylenir. İngiliz resmi makamları bunu unutturmamak için ateşi sürekli harlıyor. İngiliz buluta karışıyor, bizimkiler de istediği manevi duyguya inansın. Bizim insanımız zor durumda manevi kuvvetlerin kendisine yardıma geleceğine inanıyorsa bu inancı söndürmek çıkarlarımıza uygun değil. Bunlar yapılan mücadelenin haklılığı konusunda zemin sağlar.”
Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Fahameddin Başar’ın da katıldığı panel, ilgili bir kitle tarafından takip edildi.
Doç. Dr. Hasip Saygılı - Prof. Dr. Zekeriya Kurşun - Yrd. Doç. Dr. Mustafa Göleç
Varoluş Destanı Çanakkale’yi Anlamak Paneli
Doç. Dr. Hasip Saygılı - Prof. Dr. Zekeriya Kurşun - Yrd. Doç. Dr. Mustafa Göleç